"Din özgürlüğünün olmadığı yerde demokrasi olamaz"

VİYANA

 

"Demokraside din özgürlüğü çok önemli bir etken, din özgürlüğünün olmadığı bir yerde demokrasi olamaz"

"Hukuk devletinde yaşıyoruz, anayasaya uymak herkesin sorumluluğu, başörtüsü yasağının din özgürlüğüne aykırı olduğu kanaatindeyiz, hukuk devleti içerisinde haklarımızı arayacağız"


"Bize göre siyasilerin antisemitizmi gündeme getirmesi ne kadar doğru ise onunla birlikte İslam karşıtlığını da gündeme getirmesi o kadar doğru. Bunların arasında ayrım yapmak meseleyi sağlıklı çözmek anlamında doğru bir yaklaşım olmaz"

Avusturya İslam Cemaati Başkanı Ümit Vural, aşırı sağcı hükümetin ilkokullarda hayata geçirmek istediği başörtüsü yasağının din özgürlüğü ile bağdaşmadığını vurgulayarak, "Demokraside din özgürlüğü çok önemli bir etken, din özgürlüğünün olmadığı bir yerde demokrasi olamaz." dedi.

Avusturya'da yaklaşık 700 binin üzerinde Müslüman'ın resmi temsilcisi konumundaki Avusturya İslam Cemaati Başkanlığına (İGGÖ) seçilen avukat Ümit Vural, AA muhabirine yeni dönemde yapacağı çalışmalar başta olmak üzere, ülkede hakim olan aşırı sağcı, İslam karşıtı söylemle mücadele ve ilkokullarda getirilmek istenen başörtüsü yasağı gibi güncel konularda açıklamalarda bulundu.

Daha önce aynı kurumda Şura Meclis Başkanlığı görevini yürüten Vural'ın hukukçu kimliği, kendisinden önce İGGÖ'de başkanlık yapmış diğer isimlerden ayıran önemli özellik olarak dikkati çekiyor.

İslam dininin resmen kabul edildiği ülkede yaşayan Müslümanların ibadet özgürlüğünün korunması, helal kesim, dini eğitim gibi birçok konuda hizmet veren kurum bünyesinde yaklaşık 400 cami, 12 okul, 600'ün üzerinde din dersi öğretmeni yer alırken, devlet okullarında verilen din derslerinden 80 binin üzerinde öğrenci faydalanıyor.

İGGÖ Başkanı Vural, Avusturya'da Müslümanların haklarını savunma ve siyasi platformda temsil etme hususunda hukukçu kimliğinin görevine olumlu katkı sağlayacağını söyledi.

Vural, yeni dönemde İGGÖ'yü daha profesyonel bir yapıya büründürmek istediklerini ifade ederek, bu bağlamda bir hukuk dairesi kurulacağını, bu birimin hem İslam Cemaati bünyesine girmek isteyen derneklerin tüzüklerini inceleyeceğini hem de Müslümanları ilgilendiren konulara ilişkin yürürlüğe giren kanunlara yönelik çalışmalar yürüteceğini anlattı.

Müslüman cemaatinin dışarıdan daha iyi tanınması için çeşitli projeler hayata geçirmek istediklerini belirten Vural, kurumun tanınması, hem ülkedeki Müslümanlar hem de toplumun diğer kesimiyle daha iyi iletişim kurma adına basın birimi oluşturacaklarını aktardı.

"Hükümetin kullandığı dil ve yöntem yapıcı değil"

Vural, hukuk devleti olan Avusturya'da kimi zaman din özgürlüğü ile bağdaşmayan başörtüsü yasağı gibi konuların gündeme geldiğine işaret ederek, "Siyasi konjonktürü anlayabilmek için hukuki konjonktürü bilmek gerekiyor. Bu doğrultuda eğitimimi, kurumun lehine, verilen kararlarda değerlendirmek ve kurumun önünü açmak için kullanacağım." diye konuştu.

Avusturya’da ilkokullarda getirilmek istenen başörtüsü yasağına değinen Vural, başörtüsü yasağının din özgürlüğü ile bağdaşmadığını belirterek, aşırı sağcı hükümetin bu yasağı hayata geçirme gerekçesi olarak çocukların korunmasını ileri sürdüğünü ancak çocukları korumak için tercih edilen yolun doğru olmadığını ifade etti.

"Yasakların çocukları koruma anlamına geldiği kanaatinde değiliz." görüşünü paylaşan Vural, hükümetin kullandığı dil ve seçtiği yöntem açısından yapıcı bir tutum sergilemediğini savundu.

"Avusturya din özgürlüğünü uygulamalı"

Vural, "Demokraside din özgürlüğü çok önemli bir etken, din özgürlüğünün olmadığı bir yerde demokrasi olamaz. İnsan hakları beyannamesinin 14. fıkrasında din özgürlüğüne vurgu yapılır ve bu anlaşmaya taraf olan Avusturya’da kendi anayasasında bu hususa dikkat etmek, uygulamak durumundadır." değerlendirmesinde bulundu.

Avusturya’da Müslümanların resmi temsilcisi olan İGGÖ'nün İslam dinine ilişkin konularda yegane karar merci olduğunu vurgulayan Vural, İslam dininin bir parçası olan başörtüsünün ayrıca dünya genelindeki yaklaşık 1,5 milyar Müslüman'la bağdaştırılan bir sembol olduğunun altını çizdi.

Vural, ebeveynlerin çocuklarını dini inanışlarına göre yetiştirme özgürlükleri bulunduğunu, bu hususun insan hakları evrensel beyannamesinin ilgili protokollerinde yer aldığını anımsatarak, başörtüsü yasağıyla çocukların ailelerinden korunmak istendiği gibi bir durum anlaşıldığına, böyle bir yaklaşımın kabul edilemeyeceğine dikkati çekti.

Başörtüsü yasağına ilişkin ülkedeki diğer dini cemaatler başta olmak üzere, farklı siyasi partiler ve hukukçularla görüşmeler gerçekleştireceklerini aktaran Vural, hükümetin tercih ettiği yolun yanlışlığını şeffaf bir şekilde her platformda ifade edeceklerini söyledi.

Hukuk mücadelesi vurgusu

Vural, başörtüsünün zorla takılmasına kendilerinin de karşı olduğunu, baskı ve zorlamanın İslam’da yeri bulunmadığını belirterek, “Başörtüsünün zorla takılmasını önlemenin karşılığı başörtüsü yasağı değildir.” şeklinde konuştu.

Kurum olarak ortaya koydukları çabaların sonuç getirmemesi durumunda, hukuki mücadeleye yöneleceklerini dile getiren Vural, "Hukuk devletinde yaşıyoruz, anayasaya uymak herkesin sorumluluğu, başörtüsü yasağının din özgürlüğüne aykırı olduğu kanaatindeyiz, hukuk devleti içerisinde haklarımızı arayacağız." ifadesini kullandı.

Vural, Avrupa'da yükselen aşırı sağ, popülist söyleme karşı liberal demokrasiyi savunan çevrelerin Avrupa'nın değerlerini koruma adına toplumları ikna edecek, daha güçlü karşıt söylemler geliştirmesi gerektiğini anlattı.

"İslamofobi ve antisemitizm arasında ayrım yapılmamalı"

İslamofobi ve antisemitizmin temelinde aynı ırkçı, nefret söyleminin barındığına dikkati çeken Vural, "Bize göre siyasilerin antisemitizmi gündeme getirmesi ne kadar doğru ise onunla birlikte İslam karşıtlığını da gündeme getirmesi o kadar doğru. Bunların arasında ayrım yapmak meseleyi sağlıklı çözmek anlamında doğru bir yaklaşım olmaz." görüşünü paylaştı.

Vural, İslamofobi ve antisemitizm ile mücadele kapsamında Avusturya'daki Yahudi cemaatiyle görüşerek, ortak çalışmalar yürütmek istediklerini de dile getirdi.

Avusturya’da sosyal medya gibi dijital platformlar başta olmak üzere günlük yaşamda ırkçı ve İslam karşıtı saldırıların artış gösterdiğine işaret eden Vural, bu alanda caydırıcı hukuki düzenlemelerin hayata geçirilmesinin fayda sağlayacağını söyledi.

Vural, özellikle ırkçı saldırıya maruz kalmış kişilerin ilgili kurumlara başvurarak, yaşananları kayıt altına aldırmalarının önemli olduğunu, böylelikle ortaya çıkacak verilerin ülkenin gidişatını anlama ve uluslararası alanda yaşanan mağduriyetleri anlatma açısından büyük önem taşıdığını sözlerine ekledi.

 

Anahtar Kelimeler: "Din özgürlüğünün olmadığı yerde demokrasi olamaz"