Ahmet Hacıosman: Türkiye ile Yunanistan arasında köprü olmak istiyoruz
Yunanistan yaşanan ekonomik krizle ilgi görüşlerinizi nelerdir?
Ülkemiz Yunanistan 2009 yılından sonra Giorgos Papandreou başkanlığındaki Sosyalist Parti (PASOK) iktidara geldikten sonra kriz patlak verdi. Seçim sonrasında ülke krizle karşı karşıya kaldı. Yunanistan ya Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Merkez Bankası ile anlaşmalar yapacak yada iflas bayrağını çekecekti. Başbakanı Giorgos Papandreou ve kurmayları ülkeyi krizden çıkarmak için anlaşmalar yaptılar. Anlaşmalar yapıldıktan sonra mecliste memorandumlar yapıldı. Yıllardır yapılan yanlışlar, alınmayan tedbirler Yunanistan’ı krizle karşı karşıya bıraktı. Krizden çıkmak için Yeni Demokrasi (ND)-Sosyalist Parti (PASOK) koalisyon hükümeti büyük mücadele veriliyor. Alınan tedbirler, kemer sıkma politikaları halkı zor duruma soktu. Halk bundan şikayetçi ama ülkede zor durumda tedbir alınması şart. Ülkemiz biran önce krizden çıkması için çalışmalara destek veriyoruz. İnşallah kısa sürede krizi atlatırız ve insanlarımız rahat nefes alır.
Alınan tedbirlerle hükümet ülkeyi krizden kurtarabilecek mi?
Şuanda ülkeyi YDP-PASOK koalisyon hükümeti yönetiyor. Başbakan Antonis Samaras (YDP Genel Başkanı) ve Başbakan Yardımcısı Evangelos Venizelos (PASOK Genel Başkanı) krizden çıkma programının başarıya ulaşabilmesi için Avrupa’da diğer ülkelerle, Troika heyeti ile sürekli istişare toplantıları yapıyorlar. Başbakan ve kurmayları krizin atlatılması için yoğun bir çalışmalar içerisinde ve büyük mücadele veriyorlar. Temennimiz krizden biran önce bu çıkmaktır.
Yapılan galoplarda ana muhalefet Radikal Sol İttifak (SYRİZA) ilk sırada ve ısrarla erken seçim istiyor. Size göre ülke yeniden bir erken seçime gidermi?
Ana muhalefet Radikal Sol İttifak SYRİZA’nın elinde başka bir koz yok. Yani ayakta kalabilmesi için erken seçim istediğini belirtiyor. Mayıs 2012 seçimlerinde kendisine başbakanlık görevi verildi ancak teklifini kabul etmedi. Seçilen yeni meclis yemin ettikten birkaç saat sonra dağıldı ülke yeniden seçime gitti 2012’deki ikinci seçimlerde sonra hükümet Yeni Demokrasi (ND), Sosyalist Parti (PASOK) ve Demokratik Sol (DİMAR)’dan oluştu. Bir süre sonra DİMAR hükümetten desteğini çekti ve ND- PASOK koalisyonu ülkeyi yönetmeye devam ediyor. SYRİZA Başkanı Çipras’ın ısrarla seçim istemesi kanımca halka ben varım demek ve kendini göstermek için izlediği politik çizgidir. Yunanistan şuanda erken seçimi kaldıracak güçte değil. Seçimler büyük maddi külfetlerdir. Yunanistan ekonomik krizle birlikte siyasi krizi de atlatması gerekiyor. Krizden çıkabilmek için siyasi krizler olmaması gerekiyor. Ekonomik krizin yanında sürekli siyasi krizde olursa bu durum ülkemizin aleyhine olur. Bu nedenle siyasi bir istikrara ihtiyacımız var. Normal seçimlerin yapılacağı 2016 yılına kadar zamanımız var. 2015 yılı başlarında Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Ülkenin bir istikrar yakalayabilmesi için siyasi krizi atlatması gerekiyor. Bugüne kadar ekonomik krizden çıkmak için hükümet olarak aldığımız ve uygulamaya koyduğumuz tedbirler, eğer erken seçim olması halinde tekrar sıfırdan başlayacak, bugüne kadar yapılan fedakarları alıp götürecektir.
SYRİZA halkın tepkilerinden dolayı birinci parti olarak görünüyor olabilir ama tek başı iktidar olması çok zor çünkü yeni partiler türedi. Tek başı iktidar olamayacağından dolayı bir veya iki parti ile koalisyon kurması gerekiyor. Koalisyon hükümetine hangi parti katılacak. Erken seçim olması durumunda 2012 yılında kısa sürede yaşanan iki seçimin tekrarı olacak.
Ülkede yaşanan ekonomik kriz Batı Trakya Müslüman Türk Azınlık toplumuna nasıl yansıdı?
Kriz öncesinde Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı ekonomik rahatlık içerisinde olan bir toplum değildi. Azınlığımız toprağa bağlı ve ekonomik sıkıntılar içerisinde hayatını sürdüren bir toplumdur. Bizden kamu kurumlarında devlet memuru yok denilecek kadar az. Ekonomik kriz nedeni ile toprağa bağlı insanların geçim şartları daha da zor hale geldi. Şehirdeki dükkanlar da çok zor ayakta duruyor. Vergilerin çoğaldı, toprağa bağlı insanların yetiştirdiği ürünlerin düşük fiyata satılıyor ve küçükbaş hayvanlarda baş gösteren hastalıklar nedeni ile hayvan üreticileri hastalıklarla boğuşuyor. Diğer yandan kötü hava şartları ürünlere büyük zarar verdi. Bazı ürünlere verilen AB primlerin kesilecek olması zaten zor durumda olan insanları kriz daha da zor duruma sürükledi. Azınlık insanı sanayide yer alan, büyük işyerleri sahip insanlar değil. Küçük ölçekli işletmelere sahip, az dönümle tarla işlerinde uğraşan insanlardır.
Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın ana sorunları nelerdir? Sorunları çözümü için çalışmalarınız nelerdir?
Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın önemli sorunlarında biri eğitimdir. Çocuklarımıza verilen eğitim günün şartlarına uygun değil. Azınlık ilkokullarında verilen eğitimin kalitesi arttırılması lâzım. Azınlık toplumu olarak çift dilli anaokulu talep ediyoruz. Yunanistan’da bir yıl anaokul eğitimi şart. Anaokula gitmeyen çocuğun ilkokula kaydı yapılmıyor. Biz de diyoruz ki azınlık toplumunun çocukları bizim çocuklarımız mecburi olan anaokullarında kendi ana dilleri olan Türkçeyi öğrensinler bununla birlikte ülkemizin dili Yunancayı da öğrensinler. Bunları talep ediyoruz. Bu konuda gerek mecliste gerekse meclis dışında çok sayıda çalışmalarım oldu. Azınlığın en doğal hakkı olan çift dilli anaokullar konusunu zaman zaman mecliste söz alarak zaman zaman da soru önergeleri sunarak talepte bulunuyorum. Şuanda 5000 dolayında çocuğumuz okullarda okumaktadır. Bu çocuklar günün şartlarına göre yetişmeleri gerekiyor. İyi eğitim alırlarsa üniversite eğitimi de daha iyi olacak ve daha sonra çocuk geri döndüğünde hem ülkesine hem kendi toplumuna yararlı insanlar olacaktır. Çocukların kaliteli eğitim alması için uğraşmak bizim vazifemizdir, görevimizdir.
Diğer önemli sorun müftülük meselesidir. Müftü bir toplumunun dini lideridir. Toplumlar kendi dini liderlerini kendileri seçmelidir. Bir toplumun başına dini lider baskıyla ve tayinle getirmemesi lâzım. 2014 yılındayken azınlık toplumu 1900’lü yılları yaşamaması gerekiyor. Biz Yunanistan’da doğmuşuz, bu ülkenin vatandaşlarıyız. Azınlığın sorunları çözüme kavuşması önce ülkemizi rahatlatacaktır. Ülkemiz Yunanistan İnsan hak ve özgürlüklerini ne kadar gözeterek azınlığın haklarını verirse, bizde ülkemize o kadar bağlı olacağız.
Çözüm bekleyen diğer sorunumuz vakıflar konusudur. Yunanistan’ı Cunta devralınca, o güne kadar vakıfları yöneten için seçimle iş başına gelen insanlarımız görevden alındı. 1974 yılında ülkeye demokrasi geldikten sonra herkes seçimle işbaşına geldi. Ama maalesef ecdadımızın, dedelerimizin bizler bıraktığı vakıf eserleri devletin tayin ettiği atadığı insanlar tarafından idare ediliyor. Yunanistan hala azınlığa vakıf malların kendi seçtiği insanlarla yönetilmesi hakkını tanımamaktadır. Biz müftünün, vakıflar heyetinin seçimle işbaşına gelmesini istiyoruz.
Bizler ana sorunların çözüme kavuşturulmasını beklerken, Yunan devleti azınlığın 240 İmamlar Yasası sorununu getirdi. Azınlık böyle bir yasayı talep etmedi, istemedi. Devlet bu yasa ile kendi belirlediği adamlar için azınlığa bunlar din görevlileridir diyor. Azınlık istememesine rağmen, kabiliyetsiz kapasitesiz, eğitimsiz insanları kendi anadili Türkçe ile de değil Yunanca İslâm dinini çocuklarımıza öğretmeye kalkacaksınız. Siz devlet olarak ilahiyat fakültesi mezunlarını din görevlisi olarak atamıyorsunuz, işinize gelecek şekilde, medreselerden mezun olanları atayacaksınız. Azınlık bunu asla kabul etmiyor. Çünkü burada ne atananların kapasitesinden nede verilecek eğitimin kalitesinden bahsetmek mümkün değildir. Azınlığın desteklediği ve camilerimizde, Kur’an kurslarımızda görev yapan din görevlilerimiz var zaten. Milletvekili olarak bu konuyu defalar meclis konuşmalarımda dile getirdim. Devlet eğer azınlığın dini eğitiminin kalitesini arttırmak istiyorsa gelsin azınlık toplumu ile diyaloga girsin bizim devlete tekliflerimizi sunmaya hazırız.
Azınlık insanı dört dönemdir sizleri Rodop ilinden Yunan meclisine göndererek Ahmet Hacıosman’ın tarihe geçmesine vesile oldu. Azınlık insanı tercihini neden sizden yana kullanıyor?
Bugüne kadar Batı Trakya Müslüman Türk Azınlık tarihinde hiçbir azınlık milletvekili üst üste üç defa seçilmiş değil, ama ben dört defa seçildim. Toplumumdan Allah razı olsun. Benim dört defa seçilmem halkımın bana olan teveccühüdür. Vali yardımcılığı yaptığım dönemde ve daha önceki dönemde her zaman toplum içerisinde farklı alanlarda yaptığım görevlerde halkıma en iyi şekilde hizmet etmeye çalıştım. Halkım da beni ödüllendiriyor.
Yunan meclisinde azınlık milletvekili olmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?
Bizler şuanda Yunan parlamentosunda sadece üç azınlık milletvekiliyiz. Mecliste ve alt komisyonlarda konular görüşülürken yalnızsını ve sizin vereceği evet ve ya hayır oyu çoğunluğun aldığı kararı değiştirmiyor. Yani tek veya üç oyla bir şeyi değiştiremiyorsunuz. Sizin ve karşı tarafın konulara bakış açıları farklı oluyor. Sizler azınlık içerisinde doğup büyümüş, toplumun sorunlarını iyi bilen, neyin faydalı neyin kötü olduğunu bilen kişisiniz ama Atina’daki yada başka şehirlerdeki Yunan milletvekillerin bunları bilmesi mümkün değil. Meclis kürsüsünden yaptığımız konuşmalar bölgeyi bilmeyen milletvekilleri Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı ve sorunları hakkında bilgilendirme imkanı buluyorsunuz. Bunu da bizim açımızda bir avantaj olduğunu düşünüyorum.
İlk kez Yunan meclisinde yer alan ırkçı parti Altın Şafak’ın milletvekillerinin size ve diğer azınlık milletvekillerine sözlü sataşmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu partinin mecliste olması azınlık milletvekili olarak sizi endişelendiriyor mu?
Altın Şafak ülkede yaşanan ekonomik krize karşı halkın gösterdiği tepkilerle meclise giren bir partidir. Şunda 17 milletvekili ile temsil edilen bir partidir. Onların söylemleri aşıya kaçan türdendir. Yani azınlığı tanımayan, azınlığın 100 sene önceki yaşantıda olmasını isteyen insanlardır. Sizin varlığınızı kabul etmeyen bir örgüttür. Sadece buda değil, mecliste yer alan diğer partileri dahi görmezden geliyorlar. Sadece “biziz” düşüncesi ile hareket ediyorlar. Onlar görevlerini yapacaklar, bizde görevimizi yapmalıyız. Onlar bizlere sözlü saldıracak bizler de seçilmiş kişiler olarak meclis kürsüsünden sorunlarımızı dile getirmeye devam edeceğiz. Ne derlerse desinler onlardan korkmuyoruz, çekinmiyoruz. Erkekçe çıkıp kürsüden sorunlarımızı aktarıyoruz ve aktarmaya da devam edeceğiz.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki siyasi, ekonomik, kültürel ve turizm ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Mevcut ilişkileri yeterli buluyormusunuz?
Türkiye ile Yunanistan arasında geçmişte yaşanan ilişkilere bakıldığında son 10 yıllık periyotta iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirildiğini, çok sayıda ekonomi, turizm ve ticareti konularda anlaşmalar yapıldı. İki ülke arasındaki ilişkiler daha önceden bu dereceye gelişmemişti. Azınlık olarak Türkiye ile Yunanistan arasında köprü olmak istiyoruz. İki ülke birbirine ne kadar yakınlaşırsa biz bundan mutluluk duyarız. Birbirine yaklaşmaları iki ülkeye de fayda getirir. Biz azınlık olarak her açıdan sorunlarını bir tarafa atmış, birbirlerine yakınlaşmış iki komşu ülke olmalarını istiyoruz.
Türkiye’nin son zamanlarda İstanbul Rum Azınlığı’na hakları iade ettiğini görüyoruz. Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın hakların iadesi için Yunanistan henüz adım atmış değil. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
Türkiye’nin sınırları içerisinde yer alan azınlık toplumları rahatlatacak adımları atmasından ben bir azınlık ferdi olarak memnuniyet duyuyorum. Türkiye’nin azınlık haklarının iadesi için attığı adımların ülkemizin yöneticilerine örnek olmasını istiyorum. Bende bir Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı ferdi olarak ülkem dediğim Yunanistan’dan aynı adımları atmasını ve halkımızı vermesini istiyorum. Bu adımla inşallah ülkemiz Yunanistan’a örnek olur. Yıllardan beri biriken sorunların çözüme kavuşturulması, haklarımızın verilmesi azınlığı rahatlatacaktır, bununla birlikte ülkemiz de rahatlayacaktır. Haklarımızı istememiz bizim en doğal hakkımızdır. Azınlığın kendi müftüsünü seçmesi yada azınlık eğitiminin kalitesinin arttırılması istemesi ülkemize zarar vermez, ülkemizin demokrasisine katkı sağlar.
Recep Tayyip Erdoğan’nın Türkiye’nin yeni Cumhurbaşkanı, Ahmet Davutoğlu’nun ise başbakan olması Türk-Yunan ilişkilerine nasıl yansır?
Sayın Recep Tayyip Erdoğan başbakanlığı döneminde ülkemiz Yunanistan’ı iki defa ziyaret etti. Benim mecliste gördüğüm manzara şuandaki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, milletvekilleri büyük bir hayranlık ve sevgi beslemektedirler. Sayın Erdoğan bugüne kadar iki ülke ilişkileri için büyük gayretler sarf etti. Benim şahsi görüşmelerimde her defasından bana Yunanistan ile iyi ilişkiler içerisinde olmak istediklerini dile getirdiler. Ben bunu kendi ülkemin yöneticilerine de söyledim. Ekonomik kriz patlak verdiğinde ben ve dönemin İskeçe Milletvekili Çetin Mandacı ile Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret ettiğimizde başbakanın bizlere söylediği ilk söz “biz ekonomik krizde olan Yunanistan’a nasıl yardımcı olabiliriz” oldu. Ben bunu meclis başkanımızın ve milletvekillerimizin de bulunduğu bir toplantıda dönemin başbakanı Sayın Giorgos Papandreou’ya da söyledim. Gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gerekse Başbakan Ahmet Davutoğlu her zaman Yunanistan ile iyi ilişkiler kurmak isteyen iki önemli devlet adamıdır. Dikkat ederseniz iki ülke arasında artık eskisi gibi krizler de yaşanmıyor.
Sizler PASOK Partisi’nden seçilmiş bir milletvekilisiniz. Son zamanlarda partinizin büyük oy kaybına uğramasını neye bağlıyorsunuz?
2009 yılında yapılan seçimlerde PASOK Partisi olarak 160 milletvekili ile iktidara geldik. Ülkemizde ekonomik krizin patlak vermesi nedeni ile iktidar olarak bazı tedbirler almak zorunda kaldı. Bu da halk tarafından tepkiyle karşılandı. Ülkeyi kurtarmak için tedbirlerin alınması gerekiyordu. Aksi takdirde ülkenin sonu hüsrandı. PASOK olarak ekonomik tedbirler almamız 2012 genel seçimlerde 160 olan milletvekili sayısının 30’a düşmesine ve 130 sandalyeyi kaybetmemize neden oldu. Tedbirler konusunda PASOK’un haklı olduğu gelecek yıllarda anlaşılacaktır. Çünkü tedbirler halkı zor duruma sokmak için değil, daha da zor duruma düşmemesi için alındığı zaman içerisinde anlaşılacak ve halklılığımız ortaya çıkacak. Yunanistan’ın önünde iki yol vardı; ya IMF ve Dünya Merkez Bankası ile anlaşma yaparak ülkeyi batmaktan kurtaracaksınız yada iflas bayrağını çekeceksiniz. Biz parti olarak zor yolu seçtik. Hükümetten kaçmadık ve hala koalisyon hükümetinde yer alıyoruz. Kolay yolu seçseydik, geri adım atar muhalefette kalırdır ve bol bol nara çekerdik. Nasıl olsa bekara karı boşamak kolay. Ben geri adım atmadım. Mecliste yaptığım konuşmada da bu dile getirdim ve bölgemdeki insanların AB primlerinden mahrum olmamaları için, emeklilerimizin ve memurlarımızın maaşlarından olmamaları için hükümete destek verdim ve veriyorum. Ülkemin kurtulması, yarınlarda kaosa sürüklenmemesi için ve kaosa sebep olanlardan biri olmamak için destek verdim. Umarım bir gün bunun neticesini alınır ve halkı olduğumuzu gösteririz.
Ahmet Hacıosman yeniden milletvekili olacak mı?
Gelecekte yapılacak seçimlerde aday olmam konusunu önce bana destek veren çevremle istişare ettikten sonra adaylığımla ilgili kararımı vereceğim. Dört dönemde olduğu gibi yaptığı çalışmalarım eğer halkım tarafından yine takdir görürse ve çevremdeki destekçilerim bana aday ol derse bizim şiarımız Allah’a ibaret, halka hizmettir. Biz halkımıza hizmeti kutsal bir görev olarak sayıyoruz. Milletvekili olmasam da her zaman halkımın emrinde amadeyim ve halkıma hizmet etmeye devam edeceğim.
Anahtar Kelimeler: Yunanistan, Batı Trakya, Ahmet Hacıosman