Avrupa Birliği’nde krizin yeni adresi İspanya
SPANYA
İspanya’da 28 Nisan’da yapılacak seçimler hem ekonomik hem siyasi açıdan yeni bir krize ve istikrarsızlığa gebe. Anketlere göre kesin olan tek şey, siyasi partiler coğrafyasının parçalanmış yapısı yüzünden hükümet kurmanın zor olacağı.
Avrupa Birliği’nin Akdeniz ülkeleri ile başı dertte. Balkanlardan gelen soğuk hava etkisi gibi Akdeniz’den gelen kriz etkisi de teker teker ülkeleri kasıp kavuruyor. Avrupa Birliği’nde Yunanistan ile başlayan kriz serüveni İtalya’dan sonra şimdi de İspanya’ya sıçramış durumda.
Avrupa Birliği uluslararası arenadaki yerini sağlamlaştırmak için öncelikle kendi içerisinde ayrılıkçı hareketlere çözüm bulmak zorunda. İskoçların İngiltere’den ve Katalanların İspanya’dan ayrılma yönündeki tutumları karşısında zor bir süreçten geçen Avrupa Birliği için üye ülkelerde yapılan her seçim yeni bir krizin fitilini ateşleyebilecek durumda.
İspanya'da Haziran 2018’de Sosyalist Parti (PSOE) lideri Pedro Sanchez, muhafazakar Halk Partisi (PP) lideri Mariano Rajoy’un başbakanlığındaki hükümeti yolsuzluk skandalları hakkında verdiği güvensizlik önergesiyle düşürmüştü. Daha sonra kurulan azınlık hükümeti İspanya demokrasi tarihinde birçok açıdan ilk oldu. Şöyle ki Sanchez, İspanya'da 1975'te diktatör Francisco Franco'nun ölümünün ardından demokrasiye geçilmesinden beri ilk kez seçimle göreve gelmeyen, parlamento tarafından başbakanın düşürülmesini sağlayarak, gensoruyla başbakanlık görevine gelmesiyle tarihe geçti. Sanchez’in ilklerinden bir diğeri İspanya tarihinde ilk kez yemin töreninde İncil veya haça yer verilmeyen bir başbakan olmasıydı. Sanchez’in azınlık hükümeti hem İspanya’nın bugüne kadar tanık olduğu en fazla kadın bakan barındıran hükümeti olarak hem de kendisinin de ifade ettiği gibi modern İspanyol demokrasi tarihindeki en kısa hükümet dönemi olarak tarihte yerini aldı. Ayrıca Sanchez hükümetinin Şubat 2019’da meclise sunduğu 2019 yılı bütçesinin reddedilmesi de bir ilk olmasa da İspanya tarihinde çok rastlanan bir durum değil. Diktatör Francisco Franco’nun 1975 yılında ölümü sonrasındaki süreçte ikinci kez bir hükümetin meclise sunduğu bütçe reddedilmiş oluyor. İlk reddedilme 1995 yılında Sosyalist lider Felipe Gonzalez’in başbakanlığında olmuştu.
Bütçenin reddedilmesinde Katalan partiler belirleyici
2019 yılı bütçesinin reddedilmesi Sanchez’in 28 Nisan 2019’da erken seçim kararı alması ile sonuçlandı. Azınlık hükümetinin 2019 yılı bütçesini parlamentoya getirmek için diğer siyasi partilerden yeterli desteği bulamamasında en dikkat çeken unsurlardan biri Katalan siyasi partilerin tutumu oldu. Bütçe teklifine sadece Podemos Partisi destek verdi. Bazı Katalan milletvekillerinin hükümete verdiği desteği çekmesi sonucu bütçe reddedildi. Sanchez’in 2019 yılı bütçe taslağında işsizlere, gençlere ve yaşlılara destek ile Katalonya bölgesine yüzde 66 oranında daha fazla yatırım yapılacağı sözü olmasına rağmen bu durum Katalan partilerin desteği için yeterli olmadı.
İspanya Parlamentosu’nda Sosyalist Parti sandalyelerin sadece 4’te 1’ine sahip. Bu nedenle diğer partilerden destek görememesi bütçenin reddedilmesinde anahtar rol oynadı. Esasen Katalan partileri isteselerdi ülkenin erken seçime gitmesini engelleyebilirlerdi. Ancak 12 eski Katalan liderin halkı isyana tahrik ve yasadışı şekilde referandum düzenleyerek kamu fonlarını kötüye kullanmak gibi suçlardan yargıç karşısına çıkmaları ve bazıları için hapis talep edilmesi Katalanların hükümet karşısında yer almalarına yol açtı.
Rajoy’un sıkı tasarruf politikalarına karşın refah devletini güçlendirmek isteyen Sanchez’i, "ekonomik krizden sonra son 7 yılda İspanya'nın en sosyalist bütçesi" olarak nitelendirdiği bütçe tasarısı da kurtaramadı. Sanchez’in hükümeti ilk kurduğunda 350 vekilden ancak 84’üne sahipken en kısa zamanda erken seçime gidileceğine dair söz vermesi ancak bu sözünü tutmaması da kendisine olan desteği kaybetmesine rol açan başka bir unsur olarak karşımıza çıkıyor.
25 Eylül 2016’da yapılan yerel parlamento seçimlerinde Sosyalist Parti’nin (PSOE) büyük hezimete uğramasının ardından parti lideri Sanchez, PSOE’deki Genel Sekreterlik görevini bıraktığını açıklamıştı. İleriki dönemde küllerinden yeniden doğan Sanchez’in önümüzdeki seçimde yine güçlenmesi de olası bir durum. Yapılan anketler hiçbir partinin açık ara birinci olacağını göstermese de Sosyalistlerin koalisyon ortağının büyük ihtimalle Podemos Partisi olacağı tahmin ediliyor ancak Podemos Partisi’nin oy oranının yüzde 15’i geçemeyeceği muhtemel göründüğü için Sosyalistler barajı geçmek için üçüncü bir ortakla koalisyon yapmak durumunda kalabilir.
Popülist partiler güçleniyor
Yapılan anketlerde Halk Partisi’nin (PP) yüzde 21, Ciudadanos Partisi’nin yüzde 18 ve Vox Partisi’nin yüzde 11 oy oranına sahip olacağı tahmin ediliyor. Anketlere göre sağcı bir çoğunluk olacağı da kesinleşmiş durumda değil ancak ülkede kesin olan tek şey, siyasi partiler coğrafyasının parçalanmış yapısı yüzünden hükümet kurmanın zor olacağı.
İspanya’da 3 yıldan beri çoğunluk hükümeti kurulamıyor. Bu nedenle ülke için gerekli reformları gerçekleştirmek çok zor. Bu durum ülkedeki siyasi istikrarsızlığı daha da çoğaltıyor. Hal böyle olunca popülist partilerin İspanya siyasetinde güçlenmesi kaçınılmaz oluyor. Daha önce İspanyol Meclisi ile yerel parlamentolarda hiçbir temsilcisi olmayan, 2013’te kurulan Vox Partisi’nin Endülüs seçimlerinde çıkardığı 12 milletvekili İspanya’da ilk kez bir parlamentoya temsilci göndermeleri açısından dikkat çekici. Bir diğer ilk de İspanya’da Franco’nun ölümünden sonra ilk defa aşırı sağcı bir partinin hükümet kurulmasında etkili olması. İşsizlik oranının yüksek olduğu ve İspanya’nın en kalabalık bölgesi olan Endülüs’ün daha önce Sosyalist Partisi’nin kalesi iken Vox Partisi’nin Halk Partisi ile Ciudadanos Partisi’nin kurduğu koalisyon hükümetine destek vermesi İspanya’da dengelerin değişmesine yol açan bir etmen oldu. Bunun üzerine Halk Partisi lideri Pablo Casado’nun yine benzer bir şekilde, ülkedeki Katalonya ayrılıkçılığı ve popülizme karşı, Ciudadanos Partisi ve Vox Partisi’ne “birlikte hareket etme” çağrısında bulunması seçim dengeleri için dikkat edilmesi gereken bir unsur.
Katalan krizinde kritik aşama
İspanya’da 28 Nisan’da yapılacak seçimler hem ekonomik hem siyasi açıdan yeni bir krize ve istikrarsızlığa gebe. Katalonya hakkındaki görüş ayrılıklarının ana gündem maddesi olduğu seçimde ya Katalan partileriyle diyalog yoluyla çözüm aranması taraftarları galip gelecek ya da ayrılıkçı girişimleri engellemek için İspanya Anayasası’nın 155. maddesinin kullanılarak, Katalonya yönetiminin yerelden merkeze alınması taraftarlarının yüzü gülecek.
Avrupa Birliği açısından baktığımızda yapılan anketler, Mayıs 2019’daki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağcı partilerin Avrupa Parlamentosu’nun en güçlü ikinci partisi olacağını gösteriyor. Bu çerçevede Avrupa Birliği İspanya’da Vox Partisi’nin de dahil olduğu sağ koalisyon hükümetinin değil, sol partilerin oluşturduğu iktidarın göreve gelmesinden yana. Çünkü Avrupa Birliği’nde aşırı sağın yükselmesi ve yeni başarılar elde etmesi Birliğin başına bela olmuş durumdaki “exit”lerin ileride artarak devam etmesine yol açabilecek potansiyelde. Avrupa Birliği uluslararası arenadaki yerini sağlamlaştırmak için öncelikle kendi içerisinde ayrılıkçı hareketlere çözüm bulmak zorunda. İskoçların İngiltere’den ve Katalanların İspanya’dan ayrılma yönündeki tutumları karşısında zor bir süreçten geçen Avrupa Birliği için üye ülkelerde yapılan her seçim yeni bir krizin fitilini ateşleyebilecek durumda.
[Hacı Bayram Veli Üniversitesi öğretim üyesi olan Prof. Dr. M. Nail Alkan AB alanındaki araştırmalarını Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’nde (ANKASAM) sürdürmektedir]
Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği’nde krizin yeni adresi İspanya