Psikoterapist Ümit Fenerci: Psikolojik tedavide Türkçe olmazsa olmaz
Almanya’da yaşayan Türkler arasında psikolojik rahatsızlıklar giderek artıyor. Buna karşın Türkçe konuşan psikolog ve psikoterapist bulmak samanlıkta iğne aramak gibi. Psikoterapist Ümit Fenerci, Türkçe konuşmayan ve Türk kültürünü bilmeyen psikolog ve psikoterapistlerin köklü bir tedavi de yapamadıklarını belirtti.
Almanya’nın Herne kentindeki özel muayenehanesinde psikoterapist olarak çalışan Ümit Fenerci Almanya’daki Türkler arasında ruhsal rahatzılıkların giderek arttığına dikkat çekerek, Türkçe konuşan psikolog ve psikoterapistlerin yetersizliğinin sorunu daha karmaşık hale getirdiğini söyledi.
Avrupa’nın Sesi’ne konuşan Ümit Fenerci, psikolojik tedavide anadil ve kültürel yakınlığın önemine dikkat çekerek şunları söyledi:
"Alman psikoterapist bir Türk’e sorunları konusunda yüzeysel bir bakış anlayışıyla yardımcı olabilir. Çünkü bir Türkün içsel sorununa ya da derdine Alman kültür anlayışıyla destek olmaya çalışır. O anki akut yaşamış olduğu duruma göre destek olur ama sorunun temel anlayışından uzak kalır. Böylece uzun vadeli gerçek sorunu çözmede zorlanır. Sorun çözülmez ve hastaya gerçek anlamda yardımcı olunmaz."
TERAPİ İÇİN HASTAYI İYİ TANIMAK ŞART
Psikoterapinin temelinde hastayı iyi tanımanın yattığını sözlerine ekleyen Fenerci, "Gerçek anlamda ruhsal sıkıntılara yardımcı olabilmemiz için beyindeki düşünme, duygulanım ve davranış kalıplarını anlamamız şart. Çünkü bu kalıplar bizim kişiliğimizi belirler. Kalıplar bizim yaşadığımız, yetiştiğimiz ortamımıza bağlıdır. Burda kültürün, dinin ve aile yetiştirme modellerin önemi çok büyüktür. Anadilimize ve öz kültürümüze göre düşünürüz, hissederiz ve davranırız. Bunları dikkatte alırsak bir Türkün kendi anadilinde, kendi sorununu ifade edebilmesi terapinin başarılı gitmesini sağlar" diye konuştu.
İŞTE TEMEL SORUNLAR
Almanya’da psikolojik destek almak zorunda olan Türklerin sayılarının giderek arttığına dikkat çeken Ümit Fenerci, Türklerin şikayetçi oldukları başlıca rahatsızlıklara ilgili şu bilgileri verdi:
"Almanyada yaşayan Türklerin şikayetleri genelde anksiyete bozuklukları. Yani, kişi kendi vücudunda veya dış çevrede algıladığı belirli uyaranları tehdit ve tehlike olarak yorumluyor. Bu da kontrol edemediği sürekli korku, sıkıntı, endişe ve gerginliklere neden oluyor. Kişilik bozukları, depresyon, bağımlılık, özellikle kumar alışkanlıkları, boşanma ve ailevi sorunlar da en sık rastlanan durumlar."
İYİ İLETİŞİM YUVAYI KURTARIR
Boşanma ve çiftler arasında iletişim sorunu, kültür farkı gibi konuların da Almanya’daki Türkler açısından sıkıntılı durumlar oluşturduğunun altını çizen Fenerci, "ithal gelin" veya "ithal damat" olarak Almanya gelen kişilerin psikolojik sorunlanlarla karşılaşabildiklerini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Türkiye’den evlenerek gelen ithal damatlar, Almanca bilgileri yetersiz olduğu için yeni iş çevrelerine alışmakta zorluk çekiyorlar ve genellikle Türkiye’dekine göre daha kötü işlerde çalışıyorlar. Bunun yanı sıra sosyal çevrelerini kaybetme, evrak işlerinde ve geçim konusunda eşe bağımlılık, oturma izninin evlilikle ilgili olması gibi hususlar, bu kesimde ciddi sorunlar yaratabiliyor. Kadınlarsa, erkeklerin yaşadıkları bu sorunlara ek olarak, ev işleri ve çocuklarla ilgilenme gibi konularda veya kayınvalideleriyle ilişkilerinde sorunlar yaşayabiliyorlar."
EŞLER ARASINDA SAĞLIKLI DİYALOG
Bu durumda olan çiftlerin genelde boşunma yoluna gittiğini belirten Fenerci, ancak terapi ve tedavi yöntemleriyle bu evlilikliklerin büyük oranda kurtarıldığını vurguladı. Bir ailenin, yuvanın yıkılmaması için kendisinin özellikle gayret gösterdiğini vurgulayan Fenerci, sornuları olan çiftlere yönelik terapi olanaklarıyla ilgili şunları söyledi:
"Çiftler, özellikle de damatlar, Türkiye’deki hakim rollerini kaybetmeleri halinde, psikolojik sorunlarla karşılaşabiliyorlar. Ekonomik standartların yükselmesi, geri dönme halinde, Türkiye’de elde olan durumun bile kaybedilme ihtimali başladıkları noktaya dönmeyi de engelliyor. Bu durumda Almanya'da yaşamayı mecburen kabul eden kişiler, ailelerini, statü kaybının sebebi olarak suçluyor ve arkadaşlarıyla zaman geçirmeye başlıyorlar. Evlilik terapisinde çiftlere kendini ve eşini anlamayı öğretmek amaçlanır. Dolayısıyla iletişim kurmayı öğrenmek esastır. Tartışabilmeyi, sağlıklı biçimde kavga edebilmeyi öğrenmek de evlilik terapisinin içindedir. Sağlıklı bir ilişki, mutlu bir evlilik hiç sorun yaşanmaması, hiç tartışma olmaması demek değildir. Çiftler iyi niyetli, değişime ve gelişime açık oldukça çözümlenmeyecek sorun yoktur. Bazı durumlarda ise sağlıklı biçimde ilişkiyi sonlandırmaya yardım etmek evlilik terapisinin görevleri arasındadır."
Anahtar Kelimeler: Ümit Fenerci, Sağlık, Psikoloji